1. (a) araştırmak, incelemek, tahkik etmek, (b) gereğini yapmak, icabına bakmak, çaresini/yolunu bulmaya
    çalışmak.
    I'll see to it: ben bu işin icabına bakarım/gereğini yaparım.
    This car must be seen to: Bu arabaya baktırmak lâzım.
  2. (bkz: see about )
bir şeyle ilgilenmek Fiil
yarın ilk işi bu olmak Fiil
birşeyi sağlama almak Fiil
birşeyi garanti altına almak Fiil
birşeyi garantilemek Fiil
birşeyi biri için yapmak Fiil
birşeyi sağlamak Fiil
birşeyi güvenceye almak Fiil
birşeyden emin olmak Fiil
birşeyi halletmek Fiil
birşeyi birinin yerine yapmak Fiil
bakmak Fiil
bagaja göz kulak olmak Fiil
birisinin gittiğine sevinmek.
I'll be glad to see the back of him: Giderse sevineceğim/memnun
olacağım (Yüzünü şeytan görsün!).
ağaçlar yüzünden ormanı görememek (tek tek ayrıntılarla uğraşmaktan bütünü görememek) Fiil
ağaçların yüzünden ormanı görememek Fiil
anlayamamak Fiil
anlamamak Fiil
turist gibi gezip dolaşmak Fiil
tuvalete gitmek Fiil
bir durumu sağ salim atlatmak Fiil
bir zorluğu atlatmak Fiil
bir zorluğun üstesinden gelmek Fiil
birşeyi görecek kadar uzun yaşamak Fiil
ömrü birşeyi görmeye yetmek Fiil
birşeyi görecek kadar yaşamak Fiil
özlemek Fiil
görmezlikten gelmek Fiil
aynı fikirde olmak, her hususta anlaşmak.
tamamıyla aynı fikirde olmak, anlaşmak, uyuşmak, mutabık olmak.
He and his brother see eye to eye.
bir işi sonuna kadar götürmek Fiil
(a) uygun/münasip/muvafık görmek.
She may see fit to ignore the whole incident. (b) acele karar
vermek (ekseriya yanlış/uygunsuz karar).
sormak Fiil